Nasıl bir baba?
‘ Sevgiyle
büyütülen çocuk sevgi, umut ve hayat dolu bir insan olur, sevgisiz yetiştirilen
bir çocuk ise nefret, kin ve intikam hisleriyle dolu olur. Aile çocuğa verdiği
sevgiyi bir sadaka, hem de sadakaların en güzeli bilmek zorundadır. Sevgi ile
terbiye terbiyelerin en güzelidir ve “Allah’ın ahlâkıyla ahlâklanmak”tır.’
Tavsiyeler-Mustafa İslamoğlu
Rol-model olarak tek örneğim,ağabeyim,arkadaşım,hocam. Bir
baba her şey olabilir mi,elbette olabilir. Babalar yalnız babalıkla
değil,şahsiyeti ve kişiliğiyle örnektir.Bir babayı, baba olarak örnek alanlar
babalıkla sınırlar aldıklarını,babalığını değil şahsiyetini örnek olarak alanlar
ise, cinsiyet ve yaş farkı gözetmeksizin, hayatın her alanına taşırlar
aldıkları öğretileri.Bu anlamda uygulanabilir bir modellik, onu gözümde hem
hocam, hem babam yapan öncelikli ilkedir. Aile içi rolünden kaynaklanan
babalığının yanı sıra, çok nadir babada gördüğüm güzellikleri, ben kendisinden
öğrendim.Babam biten çayımızı dolduran,ev işlerinde yardım eden,bizimle oyun
oynayan,gülen,ağlayan,dertlenen bir babadır.Bununla erkeklik değil,ahlaki
güzellikleri öğretir bize. Cinsiyetinin ve babalığının önünde benim hocamdır
babam. Hayatın kendisini onunla okumak hiçbir kitabı okumaya benzemez. Bir
sorumluluğu canın istemediği halde yapmayı,bir yemeği hoşuna gitmediği halde
yemeyi biz babamızdan öğrendik.İnsan her istediğini yapan değil,istemediği
halde sorumluluklarını terk etmeyendir.Babalık demek bu yüzden bende çok daha
derin anlamlar buluyor. Daha hayattan ve kalıcı başka bir örneğe gerek var mı
bunun üzerine bilemiyorum.
Düzenli,tertipli,planlı,sabırlı,disiplinli
bir baba.
Okumak onun için
vazgeçilmez bir duygu. Bize ‘çocuklar okumadan nasıl duruyorsunuz?’ diye
sorduğunda, aynı soruya ben de kendi kendime sormaya başlamıştım.’Bana bir
okuma listesi yapar mısın?’ diye kendisine başvurduğumda,gençliğinde okuduğu
tüm seri kitapları önüme yığıp, ‘Önce bunları bitirmen gerekir!’ demişti.O gün
bugündür hala bitiremedim o kitapları. Babam odasında her daim çalışır,evde
çalışmak için belli bir zaman dilimi yoktur. Bu yüzden daima sessiz ve gürültüsüz
bir ortam sağlanır.Tabi ki bu annemin desteğiyle olur. Bu konuda babamın çok
müsamahakar bir baba olduğunu söylemeden geçemeyeceğim.Beş kardeş aynı evde
iken sessiz bir ortam tahayyül etmek mümkün olmasa gerek. Evde onun varlığı her
an işe gitmeyip evde olan bir babanın varlığı gibi değil. O evimizin bir
parçası gibi.O olmadığı zaman yemeğimizin tadı,sohbetimizin derinliği olmaz.O
birkaç gün seyahate gitse ev sessizleşir,soğuklaşır,ya başına bir şey gelirse
korkusu sarar beni.Evin büyük kızı olarak annemin yokluğunda annelik görevini
ben üstlenirim.Böylece ‘küçük anne’ unvanı takılır bana.Babam çocuklarına
‘Hatice abla’,’Sami abi’ diye hitab eder.Böylelikle aramızda ki mesafe
kalkar.Abla ve ağabey oluruz birbirimize. Sofraların dışında babamızla çok
fazla vakit geçiremeyiz.Bu yüzden sofraların berekete,muhabbetin müebbete
dönüştüğü bir ortam oluşuverir evde.Hepimizi sofrada görmek ister babam. Karnımız
tok olsa bile otururuz. Birlikten bereket doğar ilkesiyle muhabbeti paylaşırız.
Kahvaltılarda Kur’an’dan bir ayet okuruz.Bu bizim evimizin geleneğidir. Gelen
misafirlerimize çayın yanında, bir ayet ve onun tefsirini paylaşırız.
Soframızdan kalkan hem bedenen hem ruhen doymuş olarak kalkar. Bu yüzden onunla
yemek sofrası dünyanın en güzel ziyafetlerinden daha güzel gelir bana.
Yüreği çok yufkadır
babamın. Her hangi bir coğrafyada olan bir acı,bir yıkım,bir yetim onu
ağlatır.Yetimin halinden en iyi yetim anlar,çünkü babam da annesiz büyümüştür. Bazen
öyle olur ki etkisinde kaldığı olaylar, onu yemeden içmeden uzaklaştırır.Bir
kaç yıl önce, bir arkadaşımın vefatı üzerine üzüntüme ortak olup benimle
gözyaşı dökmesi, babamın içimde ki sevgisini bir kat daha arttırmıştı.O bir
babadan daha ötesidir benim için.Hislidir,hissettiğini hissettirir.Muhabbeti
dua olarak geri döner bize. Hayatımızda yankı bulur.
Evimizde akşam namazları cemaatle kılınır.Evin en küçük
bireyi de dahil olmak üzere, herkes namazda toplanır.Ramazan teravihleri
babamla güzelleşir. Bazen ‘babacığım kısa surelerden oku!’ siparişiyle daha da
kısa tutar namazları,bazen de olur ki arkasını döner,kimse kalmamış.
Hiçbir zaman şahsiyetimizi ezmez.Beşimizle beş ayrı iletişim
tekniği vardır. Birimizi diğerimizle kıyaslamaz. Gücendirmez. Hatalar da
yanılma payı bırakır.Sorumluluklarımıza çok önem verir.Sorumsuzluğa karşı asla müsamahakar
değildir.Birimizin görevini yapmadığında bir diğerine yük olacağını söyler çoğu
zaman. Kızdığı zaman sebebini söyler. Hatalıysa en küçüğümüzden bile özür
diler. Hatadan kaçmayı değil,o hataya tekrar düşmemeyi öğütler. Hatasız
olamayacağımızı fakat bunu asgariye indirebileceğimizi örneklerle gösterir. Haklıysa,
‘Bana hak verin’ der.Mutluysa kucaklar,özlediğini, sevdiğini ifade eder. Bizlerin
onun melekleri olduğunu söyler bazen.
Geride şahsiyetli,ahlaklı, rol-modeller bırakmak.Aktif iyi
olmak, aktif iyiliği çoğaltmak. Bu onun üzerimizde ki en büyük duasıdır. Benim
de duam,onun dünyada ki yüz akı,gönül aydınlığı yürüyen ameli olmaktır.
Âlim bir babanın kızı
olmak
‘Sen ilme kendini
vermezsen ilim sana zırnığını vermez!’ bu söz babamın bana ilim için uzak
bir seyahate gittiğimde verdiği nasihattı. Âlim bir babanın çocuklarına toplum
tarafından yapıştırılan damga,baba ile evlatları kıyaslamaktır.Bu yanılgı hem
kıyaslayana,hem kıyaslanılan çocuklara zulümdür.Gönül ister ki babalar da âlim
doğursun analar gibi. Lakin ilim babadan oğla miras kalan bir şey
değildir.Olmayacak da.’Kızım
Fatıma!Nefsini Allah’ın elinden satın al!Vallahi yarın ahrette ben de senin
için bir şey yapamam.!’ Diyen bir peygamberin ümmetiyiz biz. İlim miras
bırakılan bir şey olsaydı babam okumamız için üzerimize düşmez; ’benim ilmim
hepimize yeter!’ derdi.Fakat demedi.İyi ki de demedi.
Sadece yaptı. Okuduğu en boş şey gazeteydi belki de.Onu
okurken bile kitap gibi okur,gazetenin hakkını verirdi.Tek bir kitap
okumazdı.Aynı anda farklı konularda birkaç kitabı birden bitirirdi.Bitirdiği
kitapların içerisinden bana uygun olanlarını getirir; ‘Bunu mutlaka oku’ derdi.
Bir bilgiyi kendisinden öğrenmek istediğimizde hiçbir zaman bedavacılığa
alıştırmadı bizi.Kaynakları gösterir,kitabın adını söyler,bizim araştırmamızı
isterdi. Bilmiyorsa, bilmiyorum demekten asla çekinmezdi. Bir konu hakkında
konuşurken iyi bildiğini söyler,bilmediği veya eksik bildiği hakkında ahkam
kesmezdi.Boyumuzdan büyük laflar ettirmez,üç düşünüp bir konuşmamızı tavsiye
ederdi. Herkesin ilmine saygısı vardı.Bir yaprağın,bir böceğin bile ilahi
vahiyden bir ayet olduğunu söyler,onları okumayı öğretirdi. Sanmayın ki bunları
bizi karşısına alarak yapardı. .Hayret makamında olan o,öğrenen bizdik. Bu
yüzden hocamız hayatı okurken biz hocamızı okuyorduk.
Odasına girerken izin almak,müsaitse konuşmak,değilse
zihnini meşgul etmemek gerektiğini biliyorduk. Babamın çalışma düzenine hayran
olmamak elde değil. Geceleri az uyur,gündüzleri bize ve misafirlerine ayırır. Uzun
süreli çalışmalarında dinlenmek için yanımıza gelir,uzun soluklu düşündüğü bir
ayeti bizimle paylaşır, hep beraber o ayetin yüreğine ineriz.Ben ise babamı
anladıkça ne kadar az şey bildiğimi öğrenir,bildiğimden de utanırdım.
Ben okulsuz okuyanlardanım. Hayatımda babamdan öğrendiğim iki şey benim için çok kıymetlidir.. Azim ve sabır. Bana edebiyatı sevdiren babamdır. Sezai Karakoç,Atilla İlhan,Cahit Zarifoğlu,Mavera,Mektuplar serisi derken bir kütüphane kitaplığım oldu.Kitapları bana sevdiren en büyük etken daha önce onları babamın okumuş olmasıdır. Ona ait olan her kitapta, okunduğu tarih, altlarını çizili satırlar ve yanlarına not düşülmüş yapraklar bulunur. Bu da bende kitap okuma merakı oluşturur. Onun notlarını merak edip,ne yazmış diye bakarken kendimi o kitabı okumuş bulurum.Çizilmiş yerleri okumak bana çok ayrı bir zevk verir.Bir süre sonra fark ederim ki babamla aynı yerleri çizmiş,aynı satırları beğenmeye başlamışızdır.Onu anlıyor olmanın mutluluğu, kitaplardan bana kalan çok daha anlamlı bir sayfadır. Bir baba evladına hayatta kalıcı olan neyi bırakır derseniz, ‘Okumak!’ derim... Babamın bana bıraktığı en büyük miras çok geniş manası ile, her şeyi ‘okumaktır’.
‘Yazı sözün gölgesidir.’
‘Arkanda kalıcı bir dua bırakmak istiyorsan bol bol oku ve yaz.’der. Yazmayı; onun gençliğinde edindiği defterlerinde ki notları okuyarak öğrendim.Sadece bir hevesti başlarda.Ve babam fark etmeden yeni bir tohum daha bırakıyordu zihin dünyama.Yazmak..!
İlk şiirime baktı ve, ‘Ben’ dedi, ‘Edebiyatla ilgili okunacak tüm eserleri bitirmeden hiçbir şiir kaleme almadım…’ Ve ben, bu cümleden sonra bir daha kalemi elime almadım. İlme saygı duyanlar,ilimde derinleşenlerden başkası değilmiş. Bunu o zaman öğrendim. Sen ilme kendini verirsen,ilim de sana kendini veriyormuş. Bu gerçeği her zaman kendime söyledim.
Babam dışarıda hocam,evde babamdır. Onu dışarıdan bir hayranı gibi takip eder,derslerinde defterler dolusu notlar tutarım. Başkalarına ders anlatırken sorularımın cevabını o sırada alır,uzaktan bir hayranı gibi onun resimlerini biriktirir,internetten Cuma hutbelerini takip eder,Esma’ul-Hüsnâ derslerini Hilal Tv aracılığı ile herkes gibi izlerim. Bizim kendisini izlememiz çok hoşuna gider. Eve geldiğinde ‘Nasıldı?’ diye sorar.Eğer izlememişsek üzülür. Bazen bizimle o haftanın hutbe konusu üzerine konuşur,bazen de konuştuğumuz konu o haftanın hutbesine yansır. Bazen, ders konularını o belirler.Bezen olur, evde ki gündem o haftanın ders konusu olur. Bizim evimiz de küçük bir meclis gibidir. Babam İç İşleri Bakanı,annem Dış İşleri Bakanı’dır.Babamın çalışıyor olmasından ötürü,dışarı işlerini annemiz halleder.Babam kendi çocukları üzerinden ailelerin sıkıntılarını,toplumun sorunlarını dinler. Çevremizde ki aileleri ve çocuklarını gözlemler.Aileye her şeyden çok daha fazla önem verir.Çocuklarını sevgi ve ilgi delisi yapan ailelere çok kızar. Dengeli ailelerin; içinde ki gündemi Kur’an’ın oluşturduğu aileler olduğunu düşünür.Gündemimizi dinç ve diri tutmak için babamla sohbet etmek yeterli olur. Bu da bizim hayatımıza bereket olarak yansır.
Annemin eşi olarak babam
Annem deyince aklıma gelen tek kavram vardır: Fedakarlık..
İkisi de annesiz büyümüş iki ayrı dünya, ve onları bir araya getiren ilahi senaryo. Tarihte İslam’a baş koymuş bütün dava insanları düzgün ve düzenli bir aileye sahip olamamışlardır.Bir ömür işkence,sürgün,acı ve ayrılıkla geçmiştir ömürleri. Şüphesiz bu yol zor,çileli,fedakarlık isteyen bir yol. Davasını dert edinenin Allah özel dertlerini satın almaz mı? Elbette alır.
Başarılı bir erkeğin arkasında başarılı bir kadın olduğu gibi,büyük şahsiyetlerin arkasında da büyük kadınlar vardır.Eğer örnek bir aile rehberi aranıyorsa,bu rehber Kur’an’dır.Bu rehberliğin yetiştirdiği yuvalar Dar’ul-Erkam’larda büyümüş evlatların kurduğu yuvalardır.Kimliğin,statünün bir kenara bırakılıp, şahsiyetin ön plana çıktığı yuvalardır. Benim annem ilkokul mezunudur.Bunu kendisi de, ben de gururla söyleriz.
O babamın ilk talebesi,bizim ilk öğretmenimizdir.O Kur’an’ın talebesi,babamın annesidir.
Bir kadın illa da bir kariyer arıyorsa, iki dünyada da kendisine kazanç sağlayacak tek bir kariyer biliyorum.O da anneliktir.Babamı örnek baba ve eş yapan en önemli faktör,annemin anneliğini ve eşliğini çok iyi yapıyor olmasıdır. Rabbim onların muhabbetlerini müebbet,bizi de o muhabbetin kutlu meyveleri kılsın inşallah.
Şüphesiz dünya nimetlerinin en güzeli,ilim dolu bir yuvada yetişmektir.
’Mum dibine ışık vermez.’ demiş atalarımız. Dibinde ki ışığı fark etmeyenlere tarihin hiçbir döneminde, peygamberler de dahil ışık verememişlerdir. Şüphesiz hidayet Allah’tandır. Bu Rabbimizin yasasıdır.Benim de herkes gibi duam, o ilim denizinden bir parça olsun faydalanabilecek bir basirete sahip olmaktır. Babamın alim olması bizlerin ahretini garantilemiyor ne yazık ki. Bilakis hesabımız ve yükümüz çok daha fazla. Her nimetin şükrü kendi cinsindendir.Böyle bir babaya sahip olmanın şükrü,onun gibi bir birey yetiştirmektir.Onun ilminden faydalanmanın şükrü ise, o ilmi aktif iyilikle çoğaltmaktır.Rabbim nimetine nankörlük edenlerden değil,o nimetin şükrünü eda edenlerden kılsın bizleri.
Biz babamızdan razıyız,Rabbim de razı olsun.
Hatice İslamoğlu Erdem
Allah Razı olsun Mustafa Hoca dan
YanıtlaSilİyi bir alim. İyi bir baba.
Allah ağız tadınızı bozmasın. Nazardan korusun sizleri.Şeytanı ve dostlarını hanelerinizden uzak eylesin.
Böyle örnek ailelerin sayısını arttırsın.
Selam ve Dua ile,
Mustafa YENİBAYRAK
www.yenibayrak.com