Ürdün’de gizli bir hazine;
Şuayb el-Arnavut
Şuayb bin muharrem
el-Arnavut , 1928 Şam doğumlu, seksen yaşında, orta boylu, hafif topluca, beyaz tenli
biri… yüzüne bakınca Arap olmadığı belli olan dünyaca ünlü bir hadis
tahkikçisi. Aslen Arnavutlu olup 1926’da babasının dini ilimleri sevgisi
nedeniyle Şam’a göç etmişlerdir. Babası zamanla ilmini ispatlamış, Şam’da ilim
adamlarının sevgisini kazanmıştır.Şuayb hoca Babasının gölgesi altında İslami
ilimleri öğrenerek büyümüştür.Çocukluğundan itibaren temel ilmi bilgiler, onun
zihin ve ruh dünyasını doldurmuş,Kuran’ın ruhuna inmek için Kuran hafızı olmuş,
çocuk yaşta Arap diline dair çeşitli hocalardan nahiv,sarf,belagat ilmi
almıştır.
İlim yolunda aşılan
yollar;
Şuayb Arnavut hoca
Şam’ın büyük dil âlimi Şeyh Bedrettin Hasenâ’nın tedrisinde yetişmiş,
kendisinden Arap diline dair ilimleri okumuştur. İbni Akîl’in Şerhi, İbni
Hâcib’in kafiyesi,Zemahşeri,İbni Hişam,Cürcâni gibi alimlerin belagat
kitaplarını bitirmiştir. Tüm bu ilimlerden sonra Arap diline olan vukûfiyeti
artmış, Arap dilinin belagati üzerine önemli talebeler yetiştirmeye
başlamıştır.Aynı zamanda birçok hocadan Fıkıh ilmi almış,Hanefi fıkhı üzerinde
yoğunlaşmış,Hanefi fıkhına dair tüm detayları yedi sene içinde öğrenmiştir.
Öğrendiği ilimleri Kuran ile harmanlayıp Şam’da kendine has bir üslup
oluşturmuştur.
Hadis ilmine olan
ilgisi;
Şuayb hoca hadis ilmini yoğunlaşıp,üzerinde tahkik derecesine
geldiğinde otuz yaşındadır.Hadis ilmine olan sevgisi,onu hadislerin asıl
kaynağına yönlendirmiş, hadis râvilerinden gelen nakilleri tek tek inceleyerek
geliş sıhhatini,nakleden râvinin derecesini, hadis’in Kuran’la olan
münasebetini araştırmıştır.Büyük hadis külliyatlarını eleyerek, günümüze daha
net ve ayıklanmış hadis kaynakları bırakmıştır.
Hadis üzerine o kadar yoğunlaşmıştır ki,Arap Dili üzerine
yaptığı öğretmenliği bırakarak,tüm vaktini Hadis ilmine vermiştir. Zamanla
hadis tahkikçiliği alanında çığır açmış,o alanın uzman ismi haline gelmiştir.
Kurduğu medresede talebeler yetiştirip,birçok ülkeye ilmi araştırmalar
görevlisi olarak yollamıştır.
Hocaları;
Şuayb Arnavut hoca ilim dolu
bir insandır. İlk hocası, Şeyh Nâsiruddîn Elbânî'nin babası Nuh
Necâtî… Nuh Necâtî ise İstanbul'da Osmanlı medreselerinde okumuş "koyu
mutaassıp" bir Hanefî… O kadar ki, namazda ellerini kaldıran Şafii bir
imamın arkasında namaz kıldığında namazını iade ediyor. "Üç sene ben de onunla
birlikte namazları iade ettim, ama sonra ilim öğrenince bıraktım" diyor
Şuayb Arnavut hoca. Arnavutlar genelde, yapı itibariyle sert, selefiliğe müsait
insanlar. Babası Hanefî ama, onda da o sert yapı fark ediliyor. Mesela,
babasına oğlu Nâsıruddin Elbânî
hakkındaki kanaati sorulunca, Şuayb el-Arnavut'un ifadesiyle babası aynen şöyle
demiş: “Ben ona beddua etmiyorum. Ama
onu hatalı görüyorum. Yaptığı doğru da olabilir, yine de imam olursa arkasında
namaz kılmam!”
Elbânî hakkındaki kendi kanaatini sorduğumuzda; Elbânî’nin
ciddi anlamda fıkıh tahsil etmediğini, meşguliyet ve ihtisasının hadis
olduğunu, yayımlanan fetvalarında da birçok yanlışlar olduğunu anlatır.
"Hadisler hakkındaki
değerlendirmelerine itimat edebilir miyiz?" diye sorunca, “Değerlendirmeleri imamlarınki ile
uyuşuyorsa evet, değilse senin araştırıp kendi vardığın neticeye bakman lazım,
çünkü hataları az değil” diyor.
İkinci hocası ise Vehbi Süleymân Ğavcî el-Elbânî'nin babası Süleyman hoca… Onunla
Nâsiruddin Elbânî'nin babası arkadaş. O da İstanbul medreselerinde okumuş…
Hanefî… Zaten, oğlu, Şuayb hocanın da arkadaşı Vehbi Süleyman Ğavcî de, şu an
hayatta, Hanefi mezhebine bağlı bir âlimdir.
Hadis kitap tahkikleri kimin elinden çıkıyor…
Mektebet’ul-İslâmiyye
1958’de Şam’da kurulan Hadis Tahkik derlemelerinin yapıldığı
bir kütüphanedir. Hadisleri düzeltme ve tahkiki yirmi yıla yakın
sürmüştür.Gözlem ve uzun uğraşlar sonucu İslam’ın ana kaynak literatürüne
çeşitli kitaplar eklenmiştir.
1982’de Amman’da Şuayb hocanın
önderliğinde Mektebet’ur-Risale ilmi
araştırmalar merkezi kurulmuştur. Geniş sayılacak
bir kütüphanedir burası.. Genç araştırmacılar orada çalışmış,hadis
alanında dini ilimlerden geçmiş öğrenciler olarak yetişmişlerdir.Bir çok aşamadan geçerek elimize kadar ulaşan kaynak
kitapların hadis tahkikleri,Şuayb hoca ve onun ve yetiştirdiği öğrencilerin
elinden bu kütüphanede çıkmaktadır.
Şuayb hoca bu kütüphanede öğrencilerine büyük bir bir hazine
bırakmış,onlarla dostane bir ilişki kurmuş,talebelerine babalık yapmıştır.Kendisinin
başkanlığında oluşan kurulda tüm hadis ve tefsir kaynaklarında rivayetler
yeniden gözden geçirilerek ayıklamalar yapılmış,dipnotlar eklenmiştir.
Kendisini nasıl tanıdık…
Şuayb hoca dışarıdan bakınca
sert mizaçlı,keskin,hocası gibi başka mezhep imamların arkasında namaz
kılmayacak kadar olmasa da biraz Haneficidir. Fakat kendisini tanıdıkça bunun
nedeninin içinde yetiştiği Arap toplumunun bir kalıntısı olduğu anlaşılır.
Ürdün-Amman’a ilim tahsil etmek
için gittiğimde evim ve okulum arasında her gün yürüdüğümüz yarım saatlik bir
yol vardı. O yol üzerinde geniş bahçeli, kalın duvarlı evler dikkatimi çeker,
her geçtiğimde içlerinde kimler yaşıyor diye merak ederdim. Hadis alanında tez
hazırlığı için Ürdün’e gelen bir ablamız, Şuayb el-Arnavut hocanın Ürdün’de
oturduğunu,fakat adresini bilmediğini belirtti.Onun hocadan bahsetmesiyle bende
Şuayb Arnavut hocayı tanıma merakı oluştu. O ana kadar ismini niye hiç duymamışım
diye çok hayıflandım. Adresini araştırmaya başladık,İlahiyat bölümünde ki
öğrenciler de dahil bir çok hocaya sorduk,lakin durum o kadar vahimdi ki,daha
ismini söyler söylemez,’o kim ki’ diyorlardı. Şaşkınlığımızı
gizleyemiyor,diplerinde olan koskoca âlimi nasıl tanımazlar diye kendi
kendimize soruyorduk.Oysa biz de onlardan farklı değildik. Bir ay sonra, Şuayb
hocanın evimizin iki sokak altında ki o güzel evlerden birinde, gelini ve iki
torunuyla birlikte yaşadığını öğrendik. Ziyaretine gittik,misafiri olduk.
Zamanla aramızda hoca öğrenci ilişkisinden çok, baba evlat ilişkisi gelişti.Torunları
bizi ev hanesinden biri gibi görüyorlardı. Hocayı çok seviyor,onun dersine can
atarak gidiyorduk. Ailelerimizin yakın olmamasından ötürü bize baba gibi sahip
çıkar,sofrasını paylaşır,çayını bizimle içerdi.Eşi rahatsızdı Şuayb hocanın.Bundan
dolayı evde mutfak işini kendi yapar,yemeklerini kendi hazırlardı.Düzenli,tertemiz
bir evi vardı. Seksen yaşında bir âlim için gördüğüm bu manzara çok
şaşırtıcıydı.
Hocayı her hafta iki kez
ziyaret edip,birlikte hadis dersleri yapmaya başladık.Kendisinden Hadis tahkiki
hakkında derin bilgiler alır, aynı zamanda Arap ve Arnavut kültürü ile Türk
kültürünü karşılaştırıp değerlendirirdik.Çok derin bir hadis bilgisi vardı
Şuayb Arnavut hocanın.
Bir Arnavut’un mutfağında misafir olmak…
Mutfağında on iki çeşit, kendi
eliyle kurduğu zeytinler,reçeller çok dikkatimi çekmişti.Yaşına rağmen her
işiyle kendi meşgul oluyordu. Utanarak ifade edeyim ki,daha önce hiç
denemediğim ev yapımı Arnavut böreği ve Şam usulü içli köfte yapmayı kendisi
öğretti bana.Birlikte yaptığımız her dersin sonunda,onların meşhur içi hurmalı
kurabiyeleri olan ‘Ma’mul’ ile arap usulü ‘mırra’ veya çay ikram ederdi.
Sofrasını veya çayını reddetmek onu çok kızdırırdı. Bizi yolcu etmek için
kapıya kadar gelir,mutfağından bir poşet dolusu meyveyi verir, ’her akşam yiyip
öyle yatın,yoksa hastalanırsınız’ derdi.Yine bir derste ‘yüzün sapsarı kesilmiş
senin, sana bir ilaç yapalım’ diyerek bir hafta hurma pekmezi içirmişti bana. Şuayb
hocanın göstermiş olduğu misafirperverlik ve iyilik hayatım boyunca
unutamayacağım bir âlim portresi çizdi gözümde. -Babam dışında tabi ki –
İlminin derinliği kendisine zerre kadar gurur ve kibir vermemişti.
İlminin güzelliği, bilgisinden
ziyade onda mütevazilik ve misafirperverlik olarak yansıyordu. İlim yolcusu
olan tüm talebelere evladı gibi muamele eder,onların sağlıklarını kendi sağlığı
gibi önemserdi.Hafızasında binlerce hadis ve şiir vardı. Her derste bir bölüm
okur,onu şerh ederdi. Kendisinin ilkokul medresesindeyken ezberlemiş olduğu, İbn
Malik’in bin beyitlik Arap Gramerine dair şiirlerden oluşan kitabı bugün hala
hatırındaydı. Bir çok talebeye burs ve harçlık verir,okul
giderlerini,ihtiyaçlarını görürdü.Umre’ye,Hacc’a talebe gönderir ve
karşılığında sadece okumaya yönlendirirdi.
İki güzel insan, hoş sohbet; Üstad Şuayb Arnavut,babam Mustafa
İslamoğlu
Nasıl mı oldu?
Şüphesiz Şuayb hoca ile yapılan en güzel
dersler içinde vahyin anıldığı derslerdir.Onun tatlı sohbeti,hoş uslûbu bir de
babam hakkında soruları da olunca ders saati akşamı bulurdu..
Yine bir tefsir dersinde iken
yaptığım yorumlardan birine, hocam Şuayb Arnavut, ‘sen tefsir bölümü mü okudun?’
diye sorar.’Hayır benim babam Müfessirdir.Ben Kuran’ın talebesi onun açtığı
yolun yolcusuyum’ diyerek yorumlarımın babama ait olduğunu dile getirdim. Şuayb
hocam, farklı ve güzel yorumların sahibini oldukça merak ederek, ‘bir gün
babanla tanışmak isterim’ dedi.Birkaç gün sonra babamla kendisini telefonda
görüştüreceğimi söyledim. Aradık. Telefonda karşılıklı görüşmeleri oldu. ‘Ya
Şeyh’ diyerek uzun bir sohbete başladılar. Karşılıklı dua ve selamlarla
vedalaştılar. Onlar orada vedalaşırken asıl muhabbet ondan sonra başlıyordu.
Şuayb hoca her dersimizde, ‘baban bu konuda ne düşünüyor’ diyerek onun fikri
inşasını merak ediyor,ilmi kritikler yapıyordu bizimle.
İstanbul’a döndüğümde babam, Şuayb hoca ile ilgili haberleri alıyor. ‘Kızım
sakın eteğini bırakmayın. Sık sık gidin ziyaret edin,o çok değerli bir zat’
diyordu.O bizim için bir lütuftu.
Daha önce bize elma soyan,kendi
elleriyle börek yapan,eve dönüş paramızı zorla cebimize koyan,para verip
ailelerimize zorla tatlı aldıran,hediyelerini reddettiğimizde hiddetlenen,
-babam dışında- böyle değerli bir hocam olmamıştı.Babamın bir ikinci örneği
gibiydi Şuayb hocam. Kendisini tanıdıkça
ahlak ve erdem temsili örnekliği ile hayatımı ne kadar kuşattığını fark etmiş,
asıl yüceliğin bilgi sahibi olmak olmadığını onu tanıdıkça öğrenmiştim.
Şuayb hoca Türkleri çok sever,Osmanlı’ya çok değer verirdi.
Her çeşit ilme saygısı vardı. Arapçılık
yapmaz,taassupçuluğu sevmezdi. Kütüphanesi onun için her şeydi.Kitaplarla her
daim haşır neşir olur, onları hediye etmeyi çok severdi. Türkiye’ye dönerken
bana Kurtubi’nin Tefsirinden,Zad’ul-Meâd’a kadar bir sürü kitap
vermiş,kendisine nasıl teşekkür edeceğimi sorduğumda onları okuyup , babama
selamını ileterek teşekkür edebileceğimi söylemişti.
Kadınların ilmi konularda
kendilerini yetiştirmesine çok önem verir,anneler sorumluluklarını aksatmadığı
sürece çocukların buna bahane olmayacağını söylerdi. ‘Ülkemiz de başörtüsü
problemi var’ dediğimiz de bize; ‘ne olursa olsun okuyun,burada veya başka
yerde kendinizi yetiştirin’ derdi. Türkiye’ye döneceğimizi duyduğunda üzülmüş,ısrarla
orada kalmamızı, yüksek tahsil yapmamızı istemişti. Şuayb Arnavut hoca bu nesil gençlik için örnek alınması
gereken bir şahsiyettir. Fazileti,cömertliği ve saygınlığı küçük büyük herkese
örnektir.
İbni Mesud’a ilim nedir diye sorulduğunda; ‘ilim çok hadis nakletmek,çok malumat sahibi
olmak değil, ilim haşyet sahibi olmaktır..’ demiş. Bugünün âlim tarifi, Şuayb Arnavut hoca üzerinden bir
kez daha yenilenmelidir. O çocukluğunda hayalini kurduğu ilim dolu bir
kütüphaneye sahip olmuş,tüm İslam âlemini ilmiyle zenginleştirmiştir.
Üzerinde tahkik yaptığı kitaplar şunlardır;
Mektebet’ul-İslâmiye’de yayınlananlar:*
-Şerhu’s-Sunne, Beğavi-16 cilt
-Ravdatu’t-Talibin, Nevevi, Abdulkadir Arnavut ile
birlikte-12 cilt
-Muhezzeb el-Eğânî, İbn Manzur-12 cilt
-El-Mubdi’ fî şerhi’l-Mukni’, İbn Muflih el-Hanbeli-10
cilt
-Zadu’l-Mesir fi İlmi’t-Tefsir, İbn Cevzi, Abdulkadir
Arnavut ile birlikte-9 cilt
-Metalibu Uli’n-Nuha fi Şerhi Ğayeti’l-Munteha,
Ruhaybani, müşterek- 6 cilt
-El-Kâfi fi fıkhı’l-İmam el-Mubeccel Ahmed b. Hanbel,
İbn Kudame, müşterek- 3 cilt
-Menaru’s-Sebil fi Şerhi’d-Delil, İbn Davyan- 2 cilt
-El-Menazil ve’t-Teyyar, Usâme b. Munkız- 1 cilt
-Musnedu Ebi Bekr, Mervezi-1 cilt
Muessesetu’r-Risale’de
yayınlananlar:
-Siyeru A’lami’n-Nubela, Zehebi- 25 cilt
-El-İhsan fi Takribi Sahihi ibn Hibban,
Bi-Tertibi’l-Emir Alauddin Faris – 18 cilt
-Sunenu’n-Nesai el-Kubra, Hasan Çelebi ile birlikte –
12 cilt
-El-Avasım ve’l-Kavasım fi’z-zebbi an sunneti
ebi’l-kasım, İbn Vezir- 9 cilt
-Sunenu’t-Tirmizi- 6 cilt
-Sunenu’d-Darakutni, Hasan Çelebi ile birlikte- 5 cilt
-Zadu’l-Mead fi Hadyi Hayri’l-İbad, İbn Kayyım,
Abdulkadir ile birlikte- 5 cilt
-Tarihu’l-İslam, Zehebi, Dr. Beşşar Avad Ma’ruf ile
birlikte, sadece 4 cildi yayınlandı
-Et-Ta’liku’l-Mumecced Şerhu Muvattai Muhammed,
Ebu’l-Hasenat el-Leknevi – 4 cilt
-Musnedu7l-İmam Ahmed, 50 cilt olarak yayınlanan
el-Mevsuatu’l-Hadisiyye el-Kübra içerisinde, -Muessesetu’r-Risale üstadın
önderliğinde yayınlamayı planlıyor.
-El-Adabu’ş-Şeriyye ve’l-Men’u’l-Meriyye, İbn Muflih
el-Hanbeli, Ömer Hasan el-Kayyam ile birlikte-4 cilt
-Tabakatu’l-Kurra, ez-Zehebi, Dr. Beşşar Maruf ile
birlikte – 2 cilt
-Mevaridu’-z-Zam’ân bi-zevâidi Sahih-i İbn Hibban,
Heysemi, Rıdvan Araksûsî ile birlikte – 2 cilt
-Şerhu’l-Akide et-Tahaviyye, İbn Ebi’l-İzz, Dr.
Abdullah et-Türki ile birlikte – 2 cilt
-Riyadu’s-Salihin, Nevevi – 1 cilt
-El-Merasîl, Ebu Davud- 1 cilt
Allah Şuayb hocamız ve onun gibi ilim yolunda ömrünü kurban edenlerden
Razı olsun.
Hatice İslamoğlu Erdem
*[1]
Tahkikler Arapçadan Latince’ye Mustafa İslamoğlu tarafından çevrilmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder