Eleştiri başlı başına
bir sanattır. Üstelik aşılması zor bir sanattır…
Çünkü eleştirirken sanat yapmak eleştiri ahlâkı gerektiren
bir ilkedir. Bu sanatı icra edecek genç yiğitlerin azlığından şikâyetçi olan
ben gibiler, bu sanatı icra etmek yerine eleştiriyi sanat olmaktan çıkarıp
silah olarak kullananları yıkıcı değil yapıcı bir dille eleştirmek istiyorum.
Ve bu yapıcı eleştirime, nasıl eleştirilmesi gerektiğine dair birkaç madde ile
başlamak istiyorum…
Eleştirecek insanda
olması gereken genel geçer bir takım ilkeler vardır;
1.Ehliyet: Ciddi
eleştiri ehliyetli eleştirmenin elinden çıkar. Öncelikle kişinin kendisi bu işe
ehil olup olmadığını sorgulamalıdır. Taine, ‘eleştirmek hüküm vermektir.’ Der.
Ele aldığı konuya hâkim olanlar verir en iyi hükmü. Eleştirmek ehliyet’in
belgesi değildir. Ehilseniz eleştirmek sizin için bir sorumluluk, değilseniz
susmanız sizin için bir sorumluluktur.
2.Araştırma:
Üstünkörü okunan eserler eleştirmek için yeterli değildir. Her sözü olan
eleştirme hakkına sahip değildir. Eleştirmen tıpkı bir arkeolog gibi kazmayı
çok dikkatli vurmalı, bulguların gerçek değerini çok iyi analize etmelidir. Bir
yandan kazıyı yaparken diğer yandan değerli parçaları paramparça etmemelidir.
Eleştirmen, muhatabının ulaşabildiği her ürünü gözden geçirmek zorundadır.
Muhatabının o bilgiye ulaşmak için gösterdiği zahmeti göze almayan bir
eleştirmenin, değil muhatabını eleştirmek özeleştiri yapmaya bile hakkı
olmadığının göstergesidir. Eleştiri eleştirdiğiniz tarafın emeğine saygısızlık
ederek değil, emeğine değer katmak için yapılandır. Mümin ise değer verdiğine
değer katandır.
3.Uyanık bir şuur:
Söz büyü, sanatkâr ise büyücüdür. Söz dokunduğuna etki eder. Bu sebeple Kuran
sözlerin başı, sözlerin tacıdır. Söz sanatçılarının tüm mahareti dillerinde,
kalemlerindedir. Muhatabı kendisine hayran etmek için sahnede kelimeleri
kullanarak numaralar yapan bir illüzyoncudur. O çarpıcı ifadelerin büyüsüne
kendinizi bir kez kaptırırsanız o numarayı yuttunuz demektir. Ve tehlikede
burada başlar. Eleştirmen ele aldığı kişinin çarpıcı üslubuna hayran kalmış ve
asıl görmesi gerekeni görememeye başlamıştır. İfadelerin parlaklığı gözünü
boyamıştır. Bu noktada eleştirmen teslim bayrağını çekmiştir. Eleştirmesi
gereken metne methiye dökmeye başlamış ve bunun adını da eleştiri koymuştur. Bu
oyuna gelmemek için eleştirmen uyanık ve dikkatli olmalıdır.
Eleştirmek bir hak ediş, bir hak edilmişliktir. Hakkı olan
haklı eleştiri, hakkını verdiği bir eleştiri yapar. Eleştirdiğini hak eder,
kazanır.
Eleştirenler üç grupta yer alır;
Düzeltmek için
eleştirenler:
Sever, sevdiğinin hataya düşmesini istemez. İncitmez,
eleştirdiğine önce dua eder, aktif iyidir, aktif iyiliği yayar, eleştirirken
yıkmaz yapar, tüketmez üretir. Sözü incidir, kelimeler o sanatın boncukları
gibi dizilir muhatabın boynuna, bir demet nasihat, bir demet gönül incisi
olarak kalır orada. Dua olarak döner
gelir karşısına hesap günü geldiğinde. Hesabı kolay, sicili temiz, defteri
bembeyazdır.
Başkalarının
hatalarından kendi primini arttırmak için eleştirenler:
Başkasının kötü huyu onun için şenliktir. Kendine
müslümandır. Herkes kötü bir kendi iyidir. Aynayı kendine doğrultmaz.
Tahammülsüz, kinci, mükemmel olmadığı halde mükemmeliyetçidir. Affetmez,
yargılar, yargılarken suçlar, suçladığının etini yer, yediği eti tükürmez
yutar. Görünmek kılavuzu, eleştiri silahı, hatalar azığı, kendi ise küçük
dağları ben yarattım yolunun yolcusudur…
Eleştirmek için
eleştirenler:
Laf olsun torba dolsunculardır. İşi olmayanların mekânı, her
söze bir lafı olanların ortamıdır. Lafının önü boş, arkası boştur. İki sözünden
biri ‘ya öylemi’ dir. Her lafa kulak kabartır. Her söze katılır,
katılmadıklarını da kaçırır. Kaçırdığı sözleri uydurarak tamamlar,
tamamladığına bir senaryo bulur. Süsler, bezeler ve öyle bir hal alır ki
söylediği söze kendi de inanır. Hayatının tadı tuzu eleştirileri onaylamaktır..
Tam bir soytarıdır. Cahildir.
Cahilliğini farkında değildir. Cehaletin babası olan şeytanın şakşakçısıdır. Dilinin
efendisi değil, kölesidir. Eleştirirken yıkar, parçalar, meyve veren ağacı
kurutur. Ondan sonra da sözü etki etmediği için hayıflanır, üzülür.
Unutmamalı ki; 'Başkalarını
beğenmeyenler genellikle kimsenin beğenmediği insanlardır.’
‘O kullar ki, sözün tamamını dinlerler ve
en güzeline uyarlar: İşte Allah’ın kendilerine doğru yolu gösterdiği kimseler bunlardır
ve işte onlar, akletme yetilerini kâmil manada kullananlardır.’
Zümer Suresi 18
Hatice
İslamoğlu Erdem yapıcı eleştiri yaptı..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder