22 Ocak 2012 Pazar

MEHMED AKİF İLE KURAN’I ANLAMAK


                            MEHMED AKİF İLE KURAN’I ANLAMAK
                                                                                  Hatice İslamoğlu Erdem


Biz, Mehmet Akif Ersoy’u hep bir şair olarak tanıyoruz. Aslında o, aynı zamanda bir müfessir, iyi bir hatip, iyi bir gözlemci, seyyah, siyasetçi, bütün ömrünü, bütün varlığını vahye bağlamış bir halk adamı,bir Kur’ân sevdalısıdır. Mehmet Akif, hayatının hiçbir safhasında Kur’ân çizgisinden ayrılmamıştır. Kur’ân, onun hem semavi kitabı, hem ahlakı olmuştur.
Mehmet Akif’in hayatında yazdığı ve neşrettiği ilk şiir ‘Kuran’a Hitab’dır. Bu hitap onun genç ruhundan semaya yükselen sonra bütün ömrünce onun ruhuna sağanak sağanak feyiz yağdıran bir rahmet olmuştur. O, şiirlerinde ayetlere yer verdiği gibi, insanları eğitmeğe, onlara birlik, beraberlik, sabır, azim ve irade ruhunu vermeye çalışmıştır.
Gençliğinde ve olgunluğunda ona daima Kur’ân rehber olmuştur. Her fırsatta Kur’ân’ı ve Kur’ân tefsirini okumakla meşgul olmuş, şiirlerinin çoğunun başında ayetlere yer vermiş ve şiirini ona göre yazmıştır.1 Celaleyn’in tefsirini yanında sürekli bulundurur soranlara birçok kez hatmettiğini söylemiştir. Onun şiarı olan Doğrudan doğruya Kur’ân’dan alıp ilhâmı/Asrın idrâkine söyletmeliyiz İslâm’ı.” (s.349) mısraları, Mehmet Âkif’in kendi kaleminden çıkmış dünya görüşünün çok açık özü ve özetidir. O, erdemli bir milleti oluşturmada ki en büyük etkenin Kuran’ın ahlakıyla ahlaklanmak olduğunu tarihin yaşayan tanığı olarak tecrübe etmiştir.
Mısır’a çekildiği zaman bütün zevki Kur’ân’ı daha iyi yaşamak ve Kur’ân’ın bütününü hafızasında ve ruhunda canlandırmak olmuştur. Buna o derece muvaffak olmuştur ki, namazlarını hatimle kıldırır, Kuran’ın o nurlu ipine sarılarak ilahi yolculukta ki miracı yaşamıştır.2
1925 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından Mehmet Akif Ersoy’a, Kur’ân’ın Türkçeye tercüme edilmesi görevi verilmiştir. O, yedi sene gibi uzun bir sürede bu görevle meşgul olmuş, bitirdiği halde bir türlü tam göremediği meal çalışması ile ilgili olarak şunları söylemiştir: Kur’ân tercümesini hakkıyla yapamadığıma kaniim. Bundan dolayı neşretmedim. Mamafih bu çalışma benim Allah ile pazarlığımda çok semereli oldu. Halimde büyük değişiklikler oldu. Kimseye bir şey vermedim. Fakat ben çok şeyler aldım. Duyduğum nevî  feyz çok büyüktür.3
 Özetle söylemek gerekirse Kur’ân Akif’in gönlüne ve beynine taht kurduğu gibi, sözlerine ve yaşayışına da aksetmiştir. Onun his ve duygularını, fikir ve düşüncelerini Kur’ân şekillendirmiştir. Süleyman Nazif’in dediği gibi Akif, Hakka, Hz. Peygambere, Selefin büyüklerine, cemiyete ve özellikle de insaniyete ilan-ı aşk etmiş kâmil bir mümindir.4

MEHMED AKİF’İN KURAN TASAVVURU

Akif felaketler devrinin çocuğu idi. Devrin asil güruhu onları zillet içinde yaşatmayı bile çok görüyor,hayat hakkı tanımak istemiyordu. Kendisini bu millete mensup bilen herkes, bu acıyı kalbinde hissediyordu. Etkilenmeyenler, M. Akif ’in, “Hay sıkılmaz! Ağlamazsan, bari gülmekten utan!” dediği, sadece pek cüz’î bir istisna teşkil eden bazı soysuzlardı.5
Milletin bu hale gelmesi, Kur’ân’ın hayat veren ruhundan ve buyruklarından uzaklaşmasından ileri gelmişti. Kur’ân’ın toplumu ıslah eden prensiplerini tatbik etmeyen Müslüman, onu mezarlık kitabı, muska veya mûsikî vasıtası haline getirmişti.
                   ‘İnmemiştir hele Kur’ân, şunu hakkıyla bilin:
                   Ne mezarlıkta okunmak, ne de fal bakmak için! ‘
6
 
Akif’de: “Sen Ey içine kapanan kişi! kalk ve insanları vahiyle uyar!” 7 hitabından hissesini aldı. Kur’ân-ı Kerimi bu halet içinde okuma, anlama çabası, Akif ’in dünyasında derin çığırlar açtı. Dönemin türlü acılarının içinde yoğrulan Üstad Yangın afakını sarmadan çelik zırhlı duvar naralarıyla küfre,haksızlığa,zulme,şahsiyetsizliğe  karşı insanlığı uyarmayı kendine vazife bildi.

 
M. Akif Allah Resulünden; Kur’ân, Allah’ın, insan üzerindeki bir hüccetidir, direktifidir ki ona uyanı kurtarır, mutlu eder, aykırı yol tutanı ise özürsüz hale getirir şiarını öğrenmişti.M. Akif, yine O’nun hadis-i şerifine tabi olarak Kur’ân’ı, “Rabbinin mahlûkuna gönderdiği bir mektup” bildi. Hz. Peygamberden sonra, sanki yeryüzünde yalnız kendisine gönderilmiş gibi okudu.
Âkif’e göre Kur’ân, toplumun yaşadığı problemlerin teşhisini yaptığı gibi, onlara çözüm önerileri de göstermekteydi. Müslümanların bölünmüşlüğü, gerilemesi ve zillet içerisinde kıvranması Kur’ân’ı doğru anlamamak ve onun gereklerini yerine getirmemekten kaynaklanmaktaydı.
Çözüm ise Kur’ân’ı iniş gayesi doğrultusunda doğru bir şekilde anlamak ve onu hayat rehberi edinmekti.

AKİF DÖNEMİNDE KURAN’A DUYULAN İHTİYAÇ VE MEAL YAZIMI

Cumhuriyet Döneminde toplum bir müddetten beri Kur’ân’ı gereği gibi ele almıyordu. Kur’ân’a büyük saygı duyan Türk milleti ile onun arasına adeta sisler ve bulutlar girmişti. Halkın ekserisi Kur’ân dili olan Arapçayı bilmiyordu. Kur’ân’ı açıklamak için yazılan tefsir kitapları genel olarak Arap dilinde idi ve geniş kitlenin istifadesinden ziyade, yüksek bir ilmi seviyeye ve seçkin bir ilim ehline hitab ediyordu. Bu tefsirlerin çoğu eski dönemde yazılmış olmak itibarıyla toplumun şimdiki ihtiyaçlarına cevap vermede sınırlı kalıyordu. Toplumun Kur’ân kaynağından beslenmesini sağlayacak kanallarda tıkanıklık baş göstermişti. Dolayısıyla eğitimsizlik, gaflet, “nasıl olsa biz Kur’ân’ı okuyor ve biliyoruz” şeklindeki kanıksama, bu rehberden layıkıyla faydalanmaya mani oluyordu. Onun deyimiyle;’milletler topla,tüfekle,zırh ile,ordularla,tayyarelerle yıkılmaz.Milletler ancak aralarında ki rabıtalar çözülerek herkes kendi başına derdine,kendi hevasına,kendi menfaatine,kendi menfaatini temin etmek kaygısına düştüğü zaman yıkılır.’8
Akif’in Kur’ân tercümesi hazırlama talebini kabul etmesi de, toplumumuzun Kur’ân-ı Kerim’in hidayetiyle içli dışlı olma ihtiyacına cevap vermek için olmuştur. Milletimizin Türkçe olarak hazırlanacak yeni bir Kur’ân tefsirine ihtiyacı 1925 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülmüş bunun giderilmesi kararlaştırılmış ve Diyanet İşleri Başkanlığı’na bu görev verilmişti. Başkan Rifat (Börekçi) ile yardımcısı Ahmed Hamdi Akseki’nin ricalarıyla Tefsir, Elmalılı Muhammed Hamdi (Yazır)’ın uhdesine verilmişti. Mehmed Akif de ısrar ve ricalardan sonra, bu tefsir içinde yer alması ve “Meal” tarzında olması şartıyla tercümeyi kabul etmiş, Diyanet İşleri Başkanlığı ile sözleşme imzaladıktan az sonra Mısır’a gitmişti. Bu meal ile ilgili çok şey söylenip yazılmıştır. Fakat sonuç itibarıyla anlaşıldığına göre Mehmed Akif beş-yedi yıl süren çalışma ile Meal-i Şerif ’i dikkatle tamamlamıştır.
17 Aralık 1929’da yazdığı mektupta: “Tercüme bitti ama tebyizi (temize çekilmesi) bitmedi. Bakalım o mu benden evvel bitecek, yoksa ben mi ondan evvel biteceğim?” ifadesinde ne kadar zorlandığını vurgulamıştır.9
 Fakat Eşref Edip’e yazdığı 5 Ocak 1931 tarihli mektupta tercümeyi bitirdiğini fakat göndermekten vazgeçtiğini, Diyanet İşleri Başkanlığı ile yaptığı sözleşmeyi de fesh etmek istediğini söylemiştir. Bunun üzerine meal, Hamdi Efendi tarafından yazılmıştır. Mehmed Akif, Mealini göndermemesinin sebebini belirtmiyor. Fakat bunun kuvvetle muhtemel görülen sebebinin, o sıralarda camilerde Kur’ân tercümesiyle namaz kıldırma teşebbüsleri olup hazırladığı mealin bu yanlış uygulamaya alet edilebileceği olduğu kanaati yaygındır. Tamamlanan Kur’ân tercümesi, şairin çeşitli endişelere dayanan vasiyeti gereği, vefatından sonra yakılmıştır.
Yakılan Tercüme
‘O bir eserdi ki yangın denilse layıktı
Eğer kalaydı,yakar kül ederdi imanı.
o bir ateşti ki sönmezdi etmeden ihrak,
Yakıldı,sönmesi kurtardı nass-ı Kuran’ı.’10

O hassasiyetini, Sebîlürreşâd Dergisinin tefsîr kısmının Âkif’e verilmesi istenince; Bu benim işim değil, bunun usul ve kaidesi var ki benim onlarla fazla ilgim yok.’ diye itiraz ederek göstermiştir.

MEHMED AKİF’İN KURAN İLE BAĞLARINI GÜÇLENDİREN ETKENLER

Mehmet Âkif’in Kur’ân-ı Kerîm ile olan ilişkisini güçlendiren en önemli etken, güçlü
Arapça bilgisidir. Yine çocukluk yıllarında babasından aldığı derslerle başlayan onun Arap lisanıyla ilgili eğitimi veya birikimi, zaman içinde birçok eser tercüme edecek kadar güçlenmiştir. Ayrıca Kur’ân ve Arapçanın dışındaki İslâmî bilimlerin çeşitli sahalarındaki (Tefsir, Hadis, Akâit, Kelam vb.) bilgi birikimidir.
Mehmet Âkif’in Kur’ân-ı Kerîm, Arapça ve İslâmî bilimler sahalarındaki söz konusu bilgi ve
birikimi, gerek Balkan Harbi, Birinci Dünya Harbi ve Millî Mücadele yıllarında cami kürsüleri veya minberlerinde hutbe okuma ve vaaz verme görevlerinde gerekse çeşitli dergilerdeki yazıları ve tercümelerinde çok daha somut biçimde karşımıza çıkar.

Mehmet Âkif’in şiirlerinde Kur’ân’ın birinci sırada bir kaynak oluşu, şairin
hayatında Kur’ân ile olan yakın ilişkisi ve bu ilişkinin tabii sonucu olan inançları, düşünceleri ve dünya görüşü ile yakından alâkalıdır. Mehmet Âkif, Osmanlı-Türk toplumunun uzun süren çöküş ve çözülüş süreci esnasında Kur’ân-ı Kerîm’i, imanı ve inançları kadar, dünya görüşü ve toplumsal projesinin de merkezine yerleştirmiştir.
Âkif, Kur’ân hakkında konuşma ve yazmanın sorumluluk gerektiren bir iş olduğunun farkında idi. Bu yüzden, ilmî ve resmî çevrelerce Kur’ân mealini yazmakla görevlendirilmek istendiğinde, bu görevi almakta tereddüt göstermiştir.O, Kur’ân üzerinde yazıp söylemenin bu ağır sorumluluğu altında ezilmemek için, Allah Kelamı hakkında yanlış bir şey söylerim yahut Kur’ân benim meâlimle yanlış işlere alet edilir endişesiyle 3-5 yıllık göz nuru emeğinin yakılmasını istemişti. Buna rağmen o, Kur’ân üzerindeki bu çalışması ile kendisi pek çok şey kazanmış, ilim, irfan ve imanını artırmıştır.11

 “Şiir için gözyaşı derler; onu bilmem, yalnız,
Aczimin giryesidir bence bütün âsârım!
Ağlarım, ağlatamam; hissederim, söyleyemem
Dili yok kalbimin, ondan ne kadar bizarım!

Sonuç
Allah’ın Kelamı Kur’ân, eşsiz lafız ve sonsuz manalarıyla kıyamete kadar insanlığın yolunu aydınlatmaya, insanları gerçeklere çağırmaya devam edecektir. Kur’ân, müminlerin iman ve fikir kaynağı, onların dünya ve ahretteki sadık dostudur.
Pek çok şiir ve nesir yazıları, bu çalışmalarında serdettiği fikirleri, farklı ve çarpıcı bakış açıları, en önemlisi de inandığı gibi yaşama azmi,ayetleri günümüze taşıma kaygısı ve bu doğrultudaki macera dolu duruşu,aktif iyi olma yolunda ki direnişi ile inceleme ve araştırılmaya Değer olan Kur’ân Hafızı, Kur’ân Muhafızı, Kur’ân Uzmanı ve Kur’ân Şairi olan Âkif günümüze de ışık tutmaya devam etmektedir. 12
Neden bugün Akif’lerin sayısı az diyorsak Kuran ile olan ilişkimizin ölçüsüne bakmalıyız. Her bireyin asli görevi Akif’in bıraktığı o kutlu mirası omuzlayıp,Vahyin nurlu ışığından azami ölçüde faydalanmaktır.Bugün Akif’İn bize bırakmak istediği ayet dolu sayfalar değil içinde ki mesajıdır.evet onun meali elimizde değildir,fakat Akif’İn misyonu omuzlarımızda ağır bir yüktür. Süleyman Nazif’in dediği gibi ‘Eğer Allah Kuran’ı Türkçe inzal etseydi Akif’in lisaniyle inzal buyururdu.’13
Üstad Akif, Mealini yaktırarak kimilerine göre yanlış kimilerine göre doğru olduğu tartışılır tutumuyla bize hangi mesajı bıraktı? Değerler elden çıkınca kıymete binmeye mahkûmdur hep. Meal’i bugün elimizde olsaydı Akif’ten ne eksilirdi? Akif’in kaleminden çıkan Meal yok oldu fakat o kaleme ilham veren Kur’an bugün hala Akif’ler çıkarmaya aday. Akif’in ahlakına talip olanlar, onun kalemine inen o yüce ilhama da talip olurlar. Fakat Akif’ce bir ahlak var ya,yine gelir mi bilinmez bu topraklara.


‘Yalnızca duvarlarsa boş kalan
Akif’in mealinden geriye kalan ,
öyleyse küllere nasip olsun.
aziz yürek işçisinden geriye kalan!
                                              
Kaynakça
1,5,9.Suat Yıldırım, ‘Mehmed Âkif’in Kur’ân Anlayışı’, At. Ü. İ.F.D, Erzurum, 1988, Sayı VIII
2.Doğrul, Kur’ân’dan Ayetler ve Nesirler, İstanbul, 1944, Önsöz, s, 3-4.
3-12.Eşref Edip ‘Mehmed Akif Hayatı Eserleri ve Yetmiş Muharririn Yazıları’
4.Çantay, Âkifnâme, s, 26
6. Ersoy, Safahat,
7. Müddesir Suresi 1-2 Mustafa İslamoğlu -Gerekçeli Meal
8. Eşref Edip ‘Mehmed Akif Hayatı Eserleri ve Yetmiş Muharririn Yazıları’
10.İbrahim Sabri Bey’in meal yapraklarını bir bir yakarken telif ettiği dörtlük.
11,12.Ali Akpınar ‘Mehmed Akif’in Kuran Tasavvuru’
13.Süleyman ‘Nazif İki Secde Servet-i Fünun’


2 yorum:

  1. Sayin hatice hanim.Akifi sizin gözünüzle okumak istedim.Malesef kitabinizi temin edemedim.Ne kitapçilarda nede intrntten.Nasil temin edebilirim acaba

    YanıtlaSil
  2. Sayin hatice hanim.Akifi sizin gözünüzle okumak istedim.Malesef kitabinizi temin edemedim.Ne kitapçilarda nede intrntten.Nasil temin edebilirim acaba

    YanıtlaSil