6 Şubat 2012 Pazartesi





Greglo,ölümsüz ilmiği ömrümün..

Greglo…
ölürken bile sancısını çekeceksin hesapsız hayallerinin..
Yaşarken bir ölüyü sevmenin sancısını çektiğin gibi..

En kötü zaman daha kötüsünü yaşayana kadarmış. Bunu zaman içinden öğrendim.
Senin ölümünün aslında bir doğum olduğunu, tüm nedenlerin tek bir nedene bağlı olduğunu çok sonra fark edecektim.
Tüm zamanların içinde bir tek zamana mahkum olmak neden kusursuz gibi görünür gözlere.
Anı mutlaklaştırmak bir ömrü bir an için yok etmek değil midir aslında. Tüm öğretilerin yalan olduğunu bir tek doğruyla yok etmek kadar tüm duyguların içinde bir duyguda kendini mahkûm etmek arasında ne fark vardır, kendine zulümden başka.
Çare ellerinde, senin uzaklığın kadar yakınlaşan ruhundaydı.
Çare sonsuz nurun arkasındaki göremediğimiz sırda
sır herkesin kendi tabağındaydı..

Her dağın, her çölün ve her denizin arkasında görünmeyen bir durgunluk vardır.
Rüzgarın ellerine bıraktığı etki kadardır benim sende ki yansımam,
Güneşin batarken ufka vurduğu kızıllık kadar kısa,güzel,geçici..
Bil ki o rüzgarın ardında ki fırtına benim.
Benim o dağın arkasındaki esen yel,bora, kara rüzgar,tüm yılkı atların ardından koşan ben..
geceye yıldız yıldız yağan, gözlerine inen buğu yine benim.
Çölde serap diye gördüğün, yüzüne vuran ince kum tanelerindeki soluğun, başını çevirdiğin her tepenin ardında duyduğun, on minarenin ardındaki kayalıklarda saçına değen rüzgar benim.
Ertesi sabahın bitimine kadar..  Gözlerinde ki perde ve son kapanış ben olacağım.
Bilecek ve öyle dalacaksın uykuya..
bensizliğin değil, kendi varlığını benliğime bağladığın dünyanda uyanacaksın uykundan.
Her şeyin bir hayalden öte olmadığını bile bile dokunmak için ellerini uzatacaksın saçlarıma..
benden geriye son bir tel hatıra kalacak sana, dokunduğun tüm boşluklar…
En son uyuduğun uyku hayata gözlerini açmış bebeğin uykusu kadar derin, nefesi kadar taze olacak.
Yüzün ak, gönlün aydın, mutluluk diyarı gönül bahçen olacak..
Yada ben öyle olmasını isteyeceğim, tüm bunlara layık olmadığın söylense de..
Bilmelisin ki en son uykuların cennetini içinde taşıyan dualarım kadar yakın sana.
Aklıma düşen her bir düşünce, bir kelime, bir söz, bir keşke, bir hatıra, bir affediş kadar yakın..
ölümün yeniden doğuş, ölümün Hanne’nin sancısının meyvesi kadar taze, diri, tertemiz bir başlangıcın habercisi.
Ölümün temiz bir soluk, taze bir bakış, duru bir sevgi gibi..
Ölümün herkese uzak, bana yakın..

Ey aklını kalbinin elinde yoğuran ana
Bırak toplanmasın sağanak sağanak yağan duyguların
Beraberlik..ölüm kanatlarını çırptığında vuku bulacaktır.
Senin beraberlik dediğin sana bağ olmayacaktır.
Arkanda ayaklarını çeken sorumlulukların, kalbine vurulan prangalar, yakınlaştıkça geri dönmeni sağlayan tüm yeminlerin..verilmiş sözlerin..
O gün tertemiz geleceğini bilsem karşıma..
Pâyupak bir köşesini mutlaka bulurdum siyah menekşelerin.
Bu kez koparılmayı isteyen bir çiçek gibi ellerine dolanmayı bekler,
Sana bir değil, bin menekşe sunardım, papatyalarına karşılık
Yüzüm dönük, başım dik ve mağrur dururdum iki delikten ibaret olmadığını bildiğim gözlerinin karşısında.

Yol ve menzil,
Bağırgan dizeler!
Bağrıma sığacak kadar yalnızlık biriktirdiniz, aklıma sığacak kadar uzaklık
Tıpkı bir papatyanın yaprakları gibi aynı rüzgarla uçuşup ayrı şarkılar söyleyeceğiz beraberliğin imkansızlığını bildiğim gibi, biliyorum bunu.
Senin beraberlik dediğin, bir bedende iki kalbin atışı kadar anlamsız bir duygu.
Okyanus balıkları ve sarı zambak.. aynı sudan beslenmez..
Menekşeler dört mevsim soğuğa dayanmaz..
Her şey değişse de hayatında
Tebessüm çiçeklerin solmaz!
Bilesin bunu…

Hatice İslamoğlu Erdem

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder